9 Eylül 2014 Salı

september



     
    Hiç bir gece uykumun olmamasına şaşırıyordum artık. yatağıma uzandığımda hemen uykuya dalıp, rüyalar görmeye başladığım günleri özlüyordum.kül tablaları sürekli boşaltmama rağmen saatinde yine aynı izmarit sayılarıyla doluyordu. sonra o külleri üflüyor, bir şeyleri yeniden yaratmak istiyordum. tıpkı küllerinden yeniden doğan anka kuşu gibi. ama zaten bunlarda birer sihirden ibaretti. bu dünyada sihir yoktu, mucizeler yoktu. benim dünyamda yoktu.
 işte sonunda yalnızlığa alışıyor insan,şimdi arayan,mesaj gönderen kimseye acımıyordum.belkide ben adalete inanıyordum,bilmiyorum. bu yüzden artık taşlaşmış ve hissizleşmiştim tamamen.çoğu zaman karanlıklarda saklanıyordum. belkide şimdi karanlıktan aslında korkmamın sebebi buydu. kimse asla ne hissettiğimi bilememişti. dışarıya çıktığımda, o şirin gülümsemeyi takınıp, saf davetlerimi yerleştiriyordum kendime.ve işte mutluluk oradaydı. insanların görmek isteyip,aldandıkları. çünkü görünene aldanmak hayatı kolay kılmanın ilk şartıydı bana göre. mutluyken çok dostum vardı benim,çok insanlar tanıyordum. mutsuzken ise o insanların birer birer gidişini izliyordum.
    ve şimdi eylül' ün gelişiyle sonbahar çanları bizim için çalıyordu. 
her zaman gitmekle kalmak arasında kalıyordum, ne gidebiliyor ne kalabiliyordu içimde, önemi ise bunu dışa vuruyordum. gündüz vakitlerimi umursamıyordum, benim için tamamen kayıp zamanlardı hepsi.
   - artık yağmurlar yağıyor burada, hava soğudu. Bir kahve, bir kitap ve olabildiğince müzik. insaların, günlük telaşlarını izlemek için bakabileceğim küçük bir pencere, bunlar beni doyuruyor, beni iyileştiriyordu. Güneş, tüm insanların bir gideni olduğu gibi bizi yine terketmişti, yine terkedilmiştik. Belki bir başka aşkta, belki bir başka güneşin doğuşunda tekrar hayata dönebiliriz. 


     ve şimdi; 
"Yağmura bırak kendini; bırak yağmurun çelik okları vücudunu delip geçsin. Ve her şeye rağmen orada kal, seni ansızın sonsuz ışığına boğacak olan güneşi dimdik bekle."  | franzkafka. 





ec|helloseptember